Arama Sonuçları

Atatürk’ün Arkeoloji Mirasının Cenaze Törenine ve Anıtkabir’e Yansımaları

Atatürk’ün arkeoloji alanında geride bıraktığı büyük mirasın izlerine onun ölümünden sonra da rastlamaktayız ki bu durum, onun cenaze töreninde ve ebedi istirahatgâhı olan Anıtkabir’in mimarisinde de karşımıza çıkmaktadır. Bu arkeolojik mirasın derinlikleri yakın zamanlara değil çok kadim bir geçmişe dayanmaktadır ve bu kadim geçmiş etkisinin günümüze yansımaları az ya da çok olsa da süreklilik arz etmektedir.

Kentin Kaderini Değiştiren Önder

Günümüzde tarihi ve kültürel değerler, insanlığın ortak mirası olarak kabul edilmektedir. Bir milletin özünü koruyarak değerlerine sahip çıkması, mevcut değerlerini tanıması, öncelikle toplumu oluşturan tüm fertler tarafından bilinmesi ile mümkündür. Bu ise ancak iyi bir tarih öğretimi ve tarihsel değerlerin tanınması, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması ile mümkün olabilir.

Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığında (1923-1938) Türkiye’de Yabancı Ekiplerin Yürüttüğü Arkeolojik Çalışmalar

Anadolu’da yaşamış ve çeşitli kültür varlıkları bırakmış kültürlere ait eserlere ilişkin Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşamış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer” sözleri, Cumhuriyet’in ilânından sonra, kültür belgelerinin araştırılması ve müzelerin çağdaş yöntemlere uygun yürütülmesi konusuna verdiği önemi yansıtmaktadır.

Atatürk ve Güneş – Dil Teorisi

Güneş-Dil Teorisi, 1928-1938 yılları arasında, Türk Tarih Tezi ve Harf Devrimi ile başlayan ve ikinci kurtuluş savaşı olarak adlandırılabilecek, ulusal bir yapıyı dil ve tarih olarak kurmak için düşünülmüştü. Viyanalı dilbilimci Dr. H. F. Kıvergiç tarafından ortaya atılan teori, kısaca Türkçenin dünyada kullanılan ilk dil olduğunu, bütün dillerin Türkçeden türemiş olduğunu iddia eder.

Ebedi Şef Mustafa Kemal Atatürk ve Kutsal Mabed Ayasofya

İstanbul’un siluetindeki simgelerden biri haline gelmiş, mimari açıdan birçok ilki bünyesinde barındıran, hala kullanılmaya devam eden, dünyanın en hızlı tamamlanan Kutsal Mabedi; yenilikçi mimarisi, zengin tarihi, dini önemi ve olağanüstü güzelliğiyle yüzyıllardır zamana direnen bir başyapıttır Ayasofya.

Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Döneminde Eski Eser Anlayışı

Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandırdığı eski eser anlayışına baktığımızda, o dönemde her alanda olduğu gibi, Atatürk’ün düşünce sisteminin bir sonucu olarak çağın ötesinde çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Dönemin zor şartları altında bu çalışmaların yapılması ve yapılanların ileriye dönük etki edecek düzeyde olması hayran bırakacak seviyededir.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 102. Sayı "Kıvılcım Olarak Gidenler Ateş Olarak Döndüler"

Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki süreçte, ana sorunun ekonomi ve kültür olduğunu görmüş, bu iki temel konuda Türkiye Cumhuriyeti’ne yeni bir rota çizmiştir. Art arda hayata geçirmeye çalıştığı devrimlerle yön verdiği Anadolu insanını Orta Çağdan çıkarıp, 20. yüzyılın temeli bilim olan insana dönüştürme yolunda kendi yaşam pratiğinde kararlılıkla ilerlemiştir. Bunu ‘mazinin atiye yön vermesi gerektiği’ inancıyla yapmıştır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kültürel Mirası Koruma Politikası

Osmanlı Döneminde kültürel mirasın korunmasına yönelik yasal mevzuatın oluşturulmasına dair ilk somut adımlar 19. yüzyılda atılmış; koruma, arkeoloji, restorasyon ve müzecilik alanlarında önemli girişimlerde bulunulmuştur.

Atatürk Döneminde Türkiye’de Eski Eserler ve Müzeler

Türkiye Cımhuriyeti’nin kuruluş yıllarından itibaren arkeoloji, eski eserler ve müzecilik konularına özel bir önem verildiği, bu alanların kurumsallaşması kadar nitelikli uzman yetiştirilmesi için de büyük çaba sarf edildiği, bunların sağlanmasında cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün teşvik ve yakın ilgisinin büyük payı olduğu görülmektedir.

Atatürk Dönemi Eski Eserler ve Müzecilik

Cumhuriyet öncesinde, İslam hukuk esaslarına dayalı fıkıh kitaplarında, eski eserler toprak altındaki doğal madenlerle birlikte “malik ve sahibi belli bulunmayan buluntu mal (lukata) olarak görülüp “rikaz” olarak adlandırılmaktaydı. Ancak, 1858’de yürürlüğe giren Arazi Kanunnâmesi’nde (Kānunnâme-i Arâzî), madenlerle ilgili hüküm bulunmasına rağmen, eski eserlerin korunmasıyla ilgili herhangi bir hüküm konulmamıştır.

Cumhuriyet’in 100. Yılında Atatürk’ün “Bilimde de Bağımsızlık” Ülküsü İzinde Türk Arkeolojisi

“Bağımsızlık” bir insanın asıl “karakteri” olunca, emperyalist güçlere “geçilemeyen Çanakkale”den 5 yıl sonra boyunduruk altındaki mazlum halklara umut olarak başkentlik için güvende bulduğu Ankara’daydı Mustafa Kemal. Oraya kadar gelmeye mecali kalmayan istilacı ayağının basamadığı bir bin yıllık vatan toprağında, Cumhuriyete giden kutlu yolda ilk meclisi açmış olmanın gururuyla oradaydı.

Atatürk’ün ve Dönemindeki Liderlerin Arkeoloji Anlayışları Hakkında Kısa Bir Değerlendirme

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe ve arkeolojiye, kurulan yeni devletin siyasi temellerinin kuvvetlendirilmesi açısından verdiği önem ve kişisel olarak da tarih ve coğrafya başta olmak üzere “sosyal bilimlere” duyduğu ilgi, herkesin malumudur.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 101. Sayı "Kurtuluş Savaşı’ndan Kültürel Rönesansa Geçiş"

100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde en hızlı gelişen bilim dallarından biri ‘Arkeoloji’dir. Bu tezi destekleyen pek çok veriyi alt alta sıralamak mümkün: Dünya ölçeğinde yapılan bilimsel çağdaş kazı ve araştırmalar, bunların bilimsel yayınları, bu yayınlara alınan uluslararası atıflar, artık dünya standartlarına giren müze ve ören yerleri bunlardan sadece birkaçı. 4-8 Kasım 2024’te Dünya Neolitik Kongresi’nin -hem de Urfa’da- yapılabilmesinin, dünya arkeolojisinde Türkiye arkeolojisinin saygın bir yeri olduğunun en somut kanıtı olduğunu düşünüyorum.

Abu Dabi’de Türkiye’nin Gece Müzeciliği Konuşuldu

Dünyanın önde gelen müzeleri, müze küratörleri, mühendisler, sanat tarihçileri, konservatörler ile sanat ve kültür profesyonellerini 10 – 12 Aralık 2024 tarihlerinde Abu Dabi’de buluşturan 2. Heritage Middle East  Fuar ve Konferansı’nda, Türkiye’nin gece müzeciliği de konuşuldu. Etkinlik kapsamında SICPA Türkiye CEO’su Sami Çebi, firma olarak Efes ve Hierapolis Örenyeri’nde gerçekleştirdikleri aydınlatma uygulaması sayesinde dünyaya örnek olan Türkiye Gece Müzeciliği’ni anlattı.

Türkiye’nin Kadim Tarihini ve Kültür Mirasını 17 Dilde Dünyaya Tanıtıyor

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Saraylar ve Çanakkale Alan Başkanlığı’na bağlı müze ve ören yerlerinde, toplam 84 noktada hizmet veren SICPA Türkiye, ziyaretçilere yönelik sesli rehberlik desteğini dijitale taşıdı. Firma, Topkapı Sarayı’ndan Efes’e, Göbeklitepe’den Galata ve Kız Kuleleri’ne, Nemrut Dağı’ndan Patara’ya kadar şu anda 42 müze ve örenyerinde, işaret dili ile birlikte 17 farklı dilde sesli rehberlik hizmeti sunuyor.

2500 Yıllık Tunç Kline Yurda Geri Döndü

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uluslararası alanda yürüttüğü kararlı girişimler ve başarılı iş birliği sayesinde, MÖ 530 yılına tarihlenen nadir tunç kline (sedir) J. Paul Getty Müzesi’nden ülkemize iadesi sağlandı.

Dorylaion’da İlginç Bir Dinsel Ritüel

Şarhöyük ören yeri, Eskişehir’in 3 kilometre kuzeydoğusunda, Porsuk Nehri ile yan kolu Sarısu arasında kalan geniş ovanın güney kenarında yer alır. Burası antik Dorylaion kentinin merkezidir. Eskişehir ovasında en yüksek rakımlı, en büyük höyüktür. Höyüğü çevreleyen bir Aşağı Şehir ve batı yönde geniş bir nekropol alanı vardır.

Büyük İskender’in Ordusundan Bir Komutanın Mezarı: Naip Tümülüsü

Tekirdağ’ın yaklaşık 15 kilometre güneybatısında, Ganos Dağı’nın (son yıllarda, Işıklar Dağı) alçak kuzeydoğu yamaçlarında yer alan Naip tümülüsü, definecilerin yarattığı tehdit üzerine 1984-1985 kış aylarında bir kurtarma kazısına sahne olmuştur. Tekirdağ Arkeoloji Müzesi tarafından gerçekleştirilen kurtarma kazısı sonucunda el değmemiş bir oda mezara ulaşılmış ve mezar eşyaları müzeye alınmıştır. Buluntuların çoğunluğu, Tekirdağ Arkeoloji Müzesi’nde mezar odasının boyutlarında yapılan bir cam model içerisinde sergilenmektedir.

Ağlayan Kadınlar Lahdi

Mateme bürünmüş, ağlayan kadınlar ve her kadının yüzünde acı bir ifade… Ölünün arkasından yas tutan bu kadınlar, lahdin sahibinin akrabaları mı, yoksa haremini dolduran kadınlarından bazıları mı? Bu kadınların lahdin içinde yatan kişiyle bağlantısı ne? Bir ihtimal daha… Acaba bu gizemli kadınlar güçlü bir geleneğin devam ettiricileri olan, “para karşılığı tutulan ağlayıcı kadınlar” mı?

Altıkulaç Lahdi

Persler, MÖ 547/6 sonrası Anadolu’yu tamamen hakimiyetleri altına aldıktan sonra, kendilerine bağlı olan toprakları satraplık merkezlerine ayırarak yönetmeye başlamışlardır. Persli yöneticiler hakimiyetleri altında bulunan halkları, örf, adet ve inançlarına saygı göstererek yönetmişlerdir.

Zeytinburnu İskeletleri ve Bulunan Lahit

2008’DEN BU YANA İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü ile birlikte çalışıyorum. 2008-2011 yılları arasında özellikle Yenikapı’da Prehistorik Dönem iskeletleri bulunduğunda kaldırılmasına destek olmak için araziye gitmiştim. O zamanlar, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Prehistorya Bilim Dalı ve Bordeaux 1 Üniversitesi Biyolojik Antropoloji Bölümünde doktora çalışmamı yürütüyordum.

İstanbul’umuza Bir Müze Daha Kazandırdığımız İçin Heyecanlıyız

Kazlıçeşme, ismini surların önündeki fetih ordusunun suya ihtiyacı olan askerlerine adeta suyun kaynağını işaret eden kaz sürüsünden almış. Sur dışı olarak burası, fetih sonrasında önce deri işleme, sonra sanayi bölgesi kimliğiyle gelişmiş. İçinde Kazlıçeşme Sanat binasının da bulunduğu alan, 19. yüzyıl ortasında askeri fabrika işçileri için hastane olarak hizmet vermeye başlamış.

Zeytinburnu Mozaikleri ve Buluntuların Önemi

İstanbul için, Türkiye için mozaik sanatı oldukça ilginç bir konu. Dünyanın bu tür en eski mozaik uygulamalarının bazı örnekleri de Türkiye’de, Gordion Yassıhöyük’te karşımıza çıkıyor. Zeminde küçük farklı taşları yan yana dizerek birtakım desenler oluşturmak, çok eski çağlardan beri sevilen bir uygulama. Bizim coğrafyamızda da bunun ilginç örneklerini görebiliyoruz.

Trisagion İkonu, Campus Maritus ve Zeytinburnu’na Dair Küçük Bir Not

Konstantin ile birlikte yeni başkent İstanbul’un inşa sürecinde, Roma topografyası ve mimarisinin taklit edildiği bildik bir konudur. Bu adaptasyon sürecinde sur içindeki düzenlemelerin sur dışındaki alanlarda da yapıldığı, bu bağlamda Yedikule Altın Kapı’dan itibaren Kazlı Çeşme Zeytinburnu ve Bakırköy hattının hem mimari hem de fonksiyon olarak yeniden kurgulanmış olduğu anlaşılmaktadır.

Zeytinburnu Mozaikleri

Zeytinburnu mozaiklerine, yönelik kazı çalışmaları 2017 yılında başlayarak 2021 yılında tamamlandı. Mevcutta Kazlıçeşme Sanat Galerisi olarak kullanılan binanın güçlendirme çalışmaları sırasında mozaiğin bir kısmının keşfedilmesi sonrasında konu hemen Bölge Koruma Kuruluna ve Arkeoloji Müze Müdürlüğümüze intikal etmiştir.

Bir Keşfin Hikayesi

Anadolu toprakları 2023 yılında da birbirinden değerli arkeolojik keşiflerle şenlendi. Dünyanın başka hiçbir coğrafyasında bulunmayan arkeolojik zenginliğe sahip olan ülkemiz, gerçekleştirilen kazılar ve araştırmalarla her geçen yıl daha da önemli bir konuma ulaşmaktadır. Bu yıl, yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan pek çok kültür varlığımız,  T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın yürütmüş olduğu çalışmalarla ait olduğu topraklara getirildi.

44. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu Nevşehir’de Gerçekleştirilecek

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kazılar ve Araştırmalar Dairesi Başkanlığı, yaptığı açıklamada, 44. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu’nun, 27-31 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi'nde gerçekleştirileceğini duyurdu.

Alman Müzesi Tuhaf Bir Şekilde İtalya'dan Discobolus'u Geri Vermesini İstedi

Disk Atıcı olarak da bilinen Discobolus Palombara, 1781 yılında prens Massimo ailesinin saraylarından biri olan Esquiline Tepesi'ndeki Villa Palombara'da keşfedilmiştir. Atinalı heykeltıraş Eleutherae'li Myron'un MÖ 5. yüzyıla ait ünlü bronz eserinin MS 1. yüzyıla ait mermer bir kopyasıydı.

Kazlıçeşme Sanat’ta Üç Açılış Birden Gerçekleşti

2015 yılında Eski Zeytinburnu Belediye Başkanlık Binası’nda başlayan restorasyon çalışmaları sırasında bulunan Geç Roma – Erken Bizans Dönemine ait mozaik yapısı müzeye dönüştürüldü. Zeytinburnu Mozaik Müzesi, ‘Fahreddin Paşa, Medine Müdafii’ Sergisi, sosyal tesis Mozaik Kafe Restoran’ın açılışı TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un katılımlarıyla gerçekleşti.

4200 Yıl Önce Yaşamış Kadının Yüzü Yeniden Canlandırıldı

4 bin yıldan daha uzun bir süre önce, bugünkü İskoçya'da ölen genç bir kadın, taşla kaplı bir mezarın içine çömelmiş bir pozisyonda gömüldü. Kadın, 1997 yılında bir taş ocağında kazı yapanlar tarafından beklenmedik bir şekilde kemikleri ortaya çıkarılana kadar binlerce yıl boyunca gömülü kaldı.

Türk Müzeciliği ve Deprem

Türk müzeciliği iki asra yaklaşan tarihinde birçok afetle ve olağanüstü durumla karşılaşmıştır. 06.02.2023 tarihinde meydana gelen ve on bir vilayeti etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremler ise Türk Müzeciliği için yeni ve en son sınav olmuştur.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER